Prof. Dr. Tezer KUTLUK
Çocukluk Çağı Kanserleri
Çocuklarda her yıl her milyon çocuktan 120 civarında bir sıklıkta çocukluk kanseri ortaya çıkmaktadır. Çocukluk kanserlerinin erişkin kanserlerinden en önemli farkı kanser türlerindedir.
Çocuklarda her yıl her milyon çocuktan 120-150 civarında sıklıkta çocukluk kanseri ortaya çıkmaktadır. Çocukluk kanserlerinin erişkin kanserlerinden en önemli farkı kanser türlerindedir. Erişkinlerde akciğer, meme, prostat, kalın barsak gibi kanserler öne çıkarken; çocuklarda lösemiler, beyin tümörleri, lenfomalar, nöroblastoma, Wilms tümörü gibi embriyonik tümörler öne çıkmaktadır. Ülkemizde her yıl 3000 civarında çocuğun kanser yakalanmaktadır. Yakın yıllarda tedavi başarıları %85’lere ulaşmıştır. Kanseri türü, yaygınlığı tedavi başarısını etkileyen en önemli faktörlerdendir.

Lenfomalar çocuklarda sık görülen kanserlerdendir. Hodgkin lenfoma ve Hodgkin dışı lenfoma olmak üzere iki ayrı alt grubu vardır. Vücutta herhangi bir bölgede şişlik, boyun, koltuk altı, kasıkta bezelerin büyümesi, vücutta morarmalar, düzelmeyen ateş başlıca belirtileridir. Çocuklarda sık görülen kanserlerden olmalarına karşın tedavi başarılarında son yıllarda ciddi gelişmeler yaşanmıştır.

Lenf bezleri vücudumuzda yaygın olarak bulunan, bağışıklık sisteminde önemli görevler üstlenen, vücudumuzu dış dünyaya karşı koruyan bezelerdir. Normal koşullarda muayene sırasında fark edilmemelerine karşın, enfeksiyon, kanser ve diğer bazı hastalıkların seyri sırasında lenf bezleri büyüyebilmektedir. Boyun, çene altı, koltuk altı, kasık gibi bölgelerdeki büyümüş lenf bezleri anne ve babalar tarafından fark edildiğinde bir endişe kaynağı olmaktadır. Büyümüş lenf bezleri vücut boşluklarında olduğunda dıştan fark edilmeyip çoğunlukla radyolojik tetkikler ile bulunurlar. Genellikle hayatı tehdit eden bir durum oluşturmamalarına karşın enfeksiyon ilişkili lenf bezleri, kanser seyri sırasında görülen lenf bezlerin değerlendirilmesinin hızlı ve doğru bir şekilde yapılması önemlidir.

Lenf nodlarının ağrısız ilerleyici büyümesi ile karakterize onkolojik bir hastalıktır.  Reed-Sternberg adıyla anılan hücrelerle karakterize edilir.  Lenf bezelerinin tutulumu en çok boyun bölgesinde olursa da vücudun her tarafında olabilir. Ayrıca akciğer, dalak, karaciğer, kemik tutulumları olabilir. Kemoterapi ile yüksek oranda tedavi edilebilen bir hastalıktır. İleri ve tekrarlayan hastalıklarda radyoterapi kullanılır. Onkolojik hastalıklar içinde tedavi başarısı en yüksek hastalıklardan birisi olarak bilinir.

Hemangiomlar kan damarlarından köken alan iyi huylu tümörlerdir. Saçlı deride, gövdede, kol-bacaklarda ve diğer bölgelerde yerleşebileceği gibi, iç organlarda görülebilmektedir. Köken aldığı damar, bulunduğu bölge, büyüklüğü, büyüme hızı gibi özellikler hastalığın seyrinde belirleyici olmaktadır. Genellikle yaşamın ilk yıllarında hızla büyümekte, sonraki yıllarda da gerileyebilmektedir. Hayatı tehdit eden bir durum olmamasına karşın, bulunduğu organın işlevlerini etkilemesi en önemli sorunlardan birisidir. Örneğin gözü kapatan bir hemanjiom çocuklarda zaman içinde görmenin gerilemesine yol açabilmekte, ağız içindeki bir hemanjiom beslenmeyi, diş gelişimini etkileyebilmektedir. Yakın yıllarda propranol kullanımı uygun vakalarda önemli bir tedavi haline gelmiştir.

Nörofibromatozis, ataksi telanjiektazi, hemihipertrofi, ailevi kanser sendromları, bazı bağışıklık yetmezlikleri gibi durumlar tümöre yatkınlığın arttığı durumlardan bazılarıdır. Bu tür hastalıkların varlığında kanseri erken tanısı için düzenli olarak kontrol altında olmaları ve periyodik muayenelerini yaptırmaları önemlidir.

Beyin tümörleri ya da diğer adıyla santral sinir sistemi tümörleri çocuklarda lösemilerden sonra en sık görülen tümörlerdendir. Beyin içinde köken aldığı hücre tipine farklı alt tipleri bulunmaktadır. Başlıca beyin tümörleri Medulloblastom, Astrositom, Ependimom’dur. Daha seyrek görülen çok sayıda farklı alt tipleri bulunmaktadır. Kafatasının kemik yapısı içinde gelişen tümör etrafına yaptığı bası nedeniyle hayatı tehdit edebilmektedir bu açıdan acil müdahale gerektirirler. Açıklanamayan tekrarlayan kusmalar, gözlerde kayma, yürüme ve denge bozuklukları, bilinç kaybı, konvülsiyon (havale) başlıca belirtileridir. Bu tür belirtiler mutlaka acilen hekime başvurmayı gerektirmektedir.

Çocuklarda sempatik sinir sistemi denilen, böbrek üstü bezinden ya da omurganın her iki yanındaki sempatik sinir sistemi hücrelerinden köken alan tümörlerdir. Karında ele gelen şişlik, göz etrafında belirgin şekilde morarma ve tümörün bulunduğu bölgeye göre klinik belirti ve bulgular gözlenebilmektedir. Omurganın her iki yanından geliştiğinde, omurgaları geçerek omurilik’e baskı yapıp, bacaklarda tutmama (kuvvet kaybı ya ta tam felç), idrar ya da dışkı kaçırma gibi durumlara yol açabilirler. Başlıca tedavi yöntemi kemoterapi olup, erken evrede tanı konulması tedavi başarısını arttırmaktadır.

Böbreklerden köken alan embriyonik bir tümördür. Çoğunlukla karında kitle ile fark edilirler. Ayırıcı tanısında nöroblastom, karaciğer tümörleri ve diğer karın içi kitlelerden ayırt edilmeleri önemlidir. En sık akciğerlere yayılım gösterirler. Bazen iki böbrekte aynı anda bile gelişebilmektedir. Hemihipertrofi adı verilen vücudun bir yarısının diğer tarafa göre daha iri olması, gözde iris tabasında eksiklik, genital bölgede gelişim anormallikleri bazen hastalığa eşlik etmektedir. Uygun tedavi edildiğinde tedavi başarısı oldukça yüksek olan bir tümör türüdür.

Göz içindeki retina hücrelerinden köken alan bir tümördür. Kimi zaman gözde beyaz yansıma (lökokori) ile fark edilir, kimi zamanda geç dönemde gözde kitle ile doktora gelirler. Bazen de çocukların fotoğrafları çekildiğine tümör olan gözde, diğer gözden farklı olarak göz bebeğinde beyazlık olması ile fark edilir. Geç dönemde gelirse göz küresini tamamen tutan, dışarıya doğru büyüyen kitleler olarak görülürler. Büyük oranda iyileştirilebilir bir tümör olmasına karşın, görmenin korunması için erken tanı önemlidir. Bazen iki taraflı görülebilir. İki taraflı tümörlerin ailevi olması ihtimali çok yüksektir.

Yumuşak dokudan köken alan tümörlerdir. Kas ve diğer yumuşak dokulardan köken alırlar. Köken aldığı dokuya ve hastalığın bulunduğu bölgeye göre belirti ve bulgu verirler. Baş boyun, kol-bacak, orbita, mesane, pelvic, karın için bölgeler sık tutulan bölgelerdir. Başlıcaları rabdomyosarkom, fibrosarkom, sinovyal sarkom gibi farklı alt tipler bulunmaktadır.

Kemik kökenli bir tümör olan osteosarkoma, hastalığın bulunduğu yerde kitle olması, bu bölgede ağrı ile doktora gelirler. Akciğerlere yayılım gösterebilirler. Cerrahi ve kemoterapi başlıca tedavi yöntemidir. Kol bacaklarda gözlendiği zaman, son yıllarda ekstremite koruyucu cerrahiler daha yaygın kullanılır olmuştur.

Çoğunlukla kemiklerden köken alan, bazen yumuşak dokulardan da köken alabilen bir tümör türüdür. Tümörün bulunduğu bölge ve dokuya göre farklı klinik bulgular gösterebilmektedir. En sıklıkla kitle saptanması ile hekime gelirler. Ancak bulunduğu bölgedeki çevre organlara yaptığı basıya bağlı farklı belirtilerde görülebilir.

Hepatoblastom ve hepatosellüler karsinom olmak üzere iki ana alt grubu vardı. Hepatoblastoma bebeklerde sık görülürken, hepatosellüler karsinom daha büyük çocuklarda daha sık görülmektedir. Sıklıkla karın şişliği, karın sağ üst bölgesinde (karaciğer bölgesi) kitle fark edilmesi ile doktora başvururlar. Ancak hastaya göre görülen başka belirtiler de görülebilir.

Embriyonik germ hücrelerinden köken alan tümörlerdir. Teratom, embriyonik karsinom, yolk sac tümörü, germinom, disgerminom gibi tümörler başlıcalarıdır. Testis, over, sakrokoksigeal bölge, beyin bölgesi başlıca bölgeler olup tümörü belirtileri hastalığın bulunduğu yere göre farklılık göstermektedir.

Çocukluk çağı kanserleri nadir görülen kanserlerdir. Köken aldığı hücre ve dokuya göre çok sayıda nadir tümör bulunmaktadır. Hastalığın nadir görülmesi nedeni ile uygun tanı ve tedavi de deneyim daha da önemli hale gelmektedir.

TEDAVİLER